Film; Mehmet Eroğlu’nun ”İyi Adamın 10 Günü” adlı eserinden uyarlandı. Aslında bu roman; İyi Adamın 10 Günü, Kötü Adamın 10 Günü ve Meraklı Adamın 10 Günü olarak 3 seriden oluşmaktadır. filmin sonunda “Kötü Adamın 10 Günü” için bir başlangıç var. Anlaşılıyor ki üçlemenin ikincisi ve belki üçüncüsü de gelecek bu konu hakkında herhangi bir şey söylenmese de filmi beğenen kitle merakla üçlemenin tamamlanmasını bekliyor. Filmin yönetmenliğini Ezel, Karadayı dizisini çeken Uluç Bayraktar yapmıştır.
Senaryo ise Damla Serim’in kaleminden…
Filmin oyuncu kadrosu da oldukça zengin. Nur Fettahoğlu, İlayda Alişan, Barış Falay, İlayda Akdoğan, Şenay Gürler gibi ünlü isimler yer alırken başrolde Sadık karakteriyle Nejat İşler rol alıyor.
FİLM ÖZETİ
’En iyi adam bile adaletin peşine düştüğü zaman kötü bir adama dönüşebiliyor.’’
Sadık; mutlu bir evliliği olan, işinde başarılı bir avukatken eşinin işlediği bir suçu üstlenerek hapse girer. Hapiste olduğu süreçte eşi ona ihanet ederek başkasıyla evlenir. Çıktığında ise elinde olan meslek dahil bütün dostlarını kaybetmiştir. Yaklaşık 7 yıllık süreçte yaşama olan umudunu bir kenara bırakmış olan Sadık’a eski dostundan bir teklif gelir. Kendisi gibi avukat olan arkadaşı Maide, yardımcısı Yeter‘in oğlu Tevfik’den bir aydır haber alınamaması nedeniyle kendisine kayıp dosyası verir.
İşte film tam olarak da burada başlayarak bizleri katillerin, ayin yapan ikizlerin, tehdit ve şantajların, çatışmaların içine atıyor.

Filmin çoğu yerinde şaşırırken hepsinden daha çok şaşkınlık yaşayacağınız bir konunun olduğunu düşünüyorum;
Geçmişte eski eşi için hapse giren Sadık’ın bir gün kapısı çalınıyor.
Hamile olduğunu, hapse giremeyeceğini belirten Rezzan, Sadık’ın tekrar kendisi için hapse girmesini istiyor. Film boyunca bu konudaki ısrarları yetmezmiş gibi bu Sadık’ın yapmak zorunda olduğu bir görevmiş gibi davranıyor.
Film boyunca Marlowe filmindeki dedektif Philip Marlowe’u görüyoruz. Arka planda sürekli bu filmi izleyen Sadık, Marlowe’u ‘O da benim gibi kendi kendine konuşan biri’ olarak tanımlıyor. Olayı çözerken kendince Marlowe ile müzakerelerde bulunan kahramanımızın sayı sayma takıntısı da mevcut 🙂
Sadık’ın tekrar hapse gireceğini, bir an olsun Tevfik’i bulamayacağını hissettiren film izleyenlere çok güzel ters köşe yaptırıyor diyebiliriz 🙂 Hepsi olumlu ve izleyicinin istediği (tahmin ettiği) gibi sonuçlansa da merak ettirme konusunda mükemmel bir film dedirtiyor 🙂
Film Yorumum
Bir İstanbul polisiye filmi olan “İyi Adamın On Günü” insanın içindeki iyi ile kötünün çatışmasını; iyi olanın kullanıldığında içindeki kötüyü yeşerttiğini fakat kötülük de kendisine uymayınca iyiye yeniden döndüğünü ve bu döngünün sürüp gittiğini söyleyebiliriz.
Sadık artık adını değiştirerek “Adil” olup bir orta yol buluyor kendisine. Filmde felsefi olarak saf hazcılığa da vurgu yaptığını düşünüyorum. Bazı anlarda izleyiciye Sadıkla büyük bir empati yaptırarak hem filmin içerisine daha çok çekiyor hem de olaylara karşı gerçek duygular hissetmemizi sağlıyor. Bazı anlarda yürütülen mantık tutsa da bazı anlarda ‘nasıl yani?’ dediğiniz, merak edip, şaşırdığınız yerlerin bolca bulunduğu harika bir film sizleri bekliyor… İYİ SEYİRLER 🙂
